Yaklaşık iki hafta süren, finaller için verdiğim minik tatilinin ardından blog mesailerine geri dönmemin bendeki karşılığı: mutluluk 🌿 | Bu arada size memleketten yazıyorum 🙂
Sınavlarım mı ? Bu dönem 10 dersim olmasına rağmen (çoğu da üstten) altından iyi kalktım. Ben bile şaşırdım bu duruma. Sanırım yoğun tempoların insanıyım, böyle koşturmacalar olmalı hayatımda (yalnızca, yarattığı stresler hoş değil)
Hepimizin faydalanabileceğini düşündüğüm birkaç not getirdim yanımda, derslerle ilgili. Onları zaman zaman en basit şekillere büründürüp bir yazı haline getirmeyi planlıyorum.
“En iyi öğrenme yolu, öğretmektir” felsefesine ithafen, bir taşla iki kuş misali 🐤
Gelelim fasulyenin faydalarına | Finallere “ooo, buyursunlar efenim, hoş geldiniz” seremonisi yapmadan önce okuduğum son kitaba.
Anton Çehov’un, okuduğum ilk kitabıydı. Sanırım tanışmak için fazla melankolik bir kitap seçmişim, zira kitabı okurken koğuşun içinden çıkamadım.
Olay, kasabanın eski bir hastanesinde geçiyor. Kahramanlarımızın bulunduğu yer de takdir edersiniz ki, “Altıncı Koğuş”
Çoğunlukla akıl hastalarının bulunduğu bu koğuş, eski olmasının yanı sıra oldukça pis ve düzensiz. Ana kahramanımızdan biri olan doktor Andrey Yefimıç, bu hastaneye tayin oluyor ve geldiği ilk gün, gördükleri karşısında şaşkına dönüyor.
Bir hastanenin nasıl böylesi berbat hale geldiğini ve dışarıdakilerin de buna alıştığına anlam veremiyor. Birkaç gün sonra, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile tanışıyor. Aralarında geçen derin, felsefî sohbetler, dönemin Rusya hükûmeti hakkında da birkaç mesaj veriyor.
Eğitimli hasta Dmitriç, Doktor Yefimıç’ın çok şanslı olduğunu söylüyor. Dışarıya özgürce çıkıp kendi evinde kalmasının bile dünyanın en güzel şeyi olduğunu defalarca belirtse de Doktor Yefimıç, bunun o kadar da mükemmel olmadığını, bu koğuş nasılsa kendi evinin de öyle olduğunu söylüyor. “Önemli olan düşünce olarak nerede olduğumuzdur” gibi afili bir cümleyi de ekliyor.
Fakat gün geliyor, devran dönüyor. Bir gün Doktor Yefimıç, kendini Altıncı Koğuş’a hasta olarak girerken buluyor.
Dmitriç bu durumu nasıl karşıladı dersiniz ?
Onu da okuduktan sonra öğrenirsiniz 🙂 ☘️
Sayfalar arasında gezerken, koğuşun soğukluğunu ve darlığını her hücrenizle hissediyorsunuz.
Hatta dönemin Rus Sosyalist Devrimci ve Politikacısı Vladimir Lenin’in de kitabı okuduktan sonra dehşete kapıldığı ve “Kendimi Altıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim.” dediği söyleniyor.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoş kalın,
Ece 🌼